Makaleler
Hindiba otunun faydaları
tork nedir?
tatlı tarifi

beyazbereliler

Quantum break

"Zaman senin hem dostun hem de düşmanındır çekirge"
Max Payne, Alan Wake ve geldiğimiz son noktadayız. Artık Remedy için kırılma noktasına ulaşmış durumdayız. Çok konuşuldu, çok tartışıldı. Sayamadığımız kadar çok ertelendi Quantum Break. Eh, ertelemeler arttıkça oyunun sırtında taşıdığı yük ağırlaşmaya başladı. Önemliydi, çünkü Xbox One'ın Halo 5, Forza 6 ve Gears of War 4 dışında yeni bir fenomene ihtiyacı vardı. Bu ihtiyacı karşılayacak potansiyeli olsa da dedik ya, beklentiler şiştikçe şişti. Quantum Break kendi içeriğinin yanı sıra pazarlama açısından oldukça önemli bir oyun. Microsoft'un uzunca bir süredir Windows PC ve Xbox One'ı birleştirme isteği olduğu biliniyordu. İşte o noktada devreye ilk hangi oyunun gireceği konuşuldu. Başlarda Xbox One'a özel olacağı söylenen Quantum Break bu amaç yolunda iki platforma aynı anda sürülen ilk oyun oldu. PC'de Windows Store'dan satışa sunulan oyun aynı zamanda tıpkı EA'in Origin'i gibi Steam'den ayrılmış oldu.
Quantum Break aynı ismindeki Kuantum ibaresi gibi zamanı hayli güzel ve anlamlı olarak işliyor.
Peki, günün sonunda oyuna ulaştığımızda beklenene değmiş miydi? Gerçekten ne kadar özel bir oyunla karşılaşmıştık? Arkasındaki yetenekli ve güçlü ekip, Xbox One ve PC için unutulmaz bir macera yaşatmayı başarabilmişler miydi? Quantum Break ciddi bir deneme olsa beklentileri karşılama konusunda feci halde çuvallayan bir yapım. Elbette kendine ait belli bir kalitesi var ve bu kalitesi onun yüksek bir puan almasını sağlıyor ama beklenti ile ortaya çıkan ürün arasında ciddi bir eksiklik var. Hikaye Quantum Break'in her şeyi. Tek derdi onu anlatmak ve oyun mekaniklerinden tutunda sinematiklere kadar göreceğiz her bir parça oyunun hikayesine hizmet ediyor. Bu bir noktada oyunun ayağını tökezletse de yine de sonunda anlatılanları kavrama konusunda bir sorun yaşamıyorsunuz. Net söyleyelim; eğer derdiniz bir oyunu oynamaktan ziyade bir hikaye izlemekse Quantum Break bunun hakkını veriyor. Ama işin oynanış kısmında ciddi problemler ve aksamalar mevcut. Yapımın ele aldığı konu cidden ilgi çekici ve Remedy’e yakışacak türden bir zaman kontrolünü oyunculara sağlıyor. Kuantum Teorisi üzerinden ilerleyen senaryo baş döndürecek detaylara sahip olmasa da sizi bir şekilde yakalamayı başarıyor. Jack Joyce yıllar sonra arkadaşı Paul Serene tarafından araştırma tesisine davet edilir ve olaylar başlar. Jack’in kardeşi uzun süredir bu proje üzerinde çalışmış olmasına rağmen kardeşine deneyin içeriğinden hiç bahsetmemiştir. Oyunun ilk bölümü tamamen Jack ve Paul’un deney üzerine konuşmalarıyla geçiyor ve şaşırtıcı bir gerçeği öğreniyoruz: Yapılan deneyler zaman yolculuğunu mümkün kılabilmek için gerçekleştirilmiştir. İşte Paul bu amacın ilk insan deneği olmak için kendini ortaya koyar ve bizden –yani Jack’ten- yardım ister. Deney anı ve olayların gelişmesi insanda hafif bir Half-Life/Black Mesa ilişkisi kurdurtuyor ve çok geçmeden deneyin ortasında iki oyunun da kaderleri birleşiyor. Tam o sırada Monarch adında bir kuruluşun paralı askerleri deneyi sabote ediyorlar. Zaman makinesinin içinde hapsolan Paul ve onu kurtarmaya çalışan Jack makinenin enerji alanı içinde kalıyorlar. Bu olay iki karaktere inanılmaz güçler bahşederken gittikleri yolu da tamamen değiştiriyor. Oyunun aynı zamanda ana kötü karakteri olan Paul’un bu noktaya nasıl geldiği ve yaşanan olaylarsa sizin için ciddi “spoiler” olacağından daha fazla devam etmiyorum ama Quantum Break’in en azından bir konuda çok başarılı olduğunu anlatmak zorundayım. İşimiz gücümüz zamanla olunca hikaye akışını değiştirme gibi bir mekanik de kaçınılmaz oluyor. Quantum Break aynı ismindeki Kuantum ibaresi gibi zamanı hayli güzel ve anlamlı olarak işliyor. “Geçmiş yaşandı bitti ama gelecek henüz yazılmadı!” mottoyla yola çıkan Quantum Break geçmişi kullanarak gelecek üzerinden derdini anlatıyor. Yani zaman yolculuğundan çok geleceği görme, olacakları bilmek üzerine bir kontrol yapısından bahsediyorum. Bu noktada oyunun ikiye ayrıldığı yerler TV dizisi bölümleri oluyor. Qauntum Break’in bu noktada beni gerçekten etkilemeyi başardı çünkü gelecek üzerinde tam bir kontrol sahibi olabileceğimi hissettim. Dizi bölümleri başlamadan hemen önce seçeceğimiz yola göre o an kontrolde olan karakter net bir şekilde neler olacağını ön görüyor ve bize sunuyor. Öngörü ihanetten, karakter yaşamlarına kadar her şeyi kapsadığından hikayenin gideceği yönü çok daha ilginç bir hale getiriyor.Hazır TV dizisinden konu açılmışken o noktadan devam edeyim. Quantum Break üzerinde ciddi emek harcanmış bir 25-30 dakikalık mini dizileri bünyesinde barındırıyor. Shawn Ashmore, Aidan Gillen, Dominic Monaghan gibi ünlü dizi oyuncuları Qauntum Break’in TV Şovu kısmını ne kadar ciddiye aldığını kanıtlayan isimler. Hepsi kendilerinden bekleneceği gibi gayet güzel iş çıkartıyorlar ve dizilerin son derece güzel geçmesini sağlıyorlar. Yapımın dizi kısmı toplamda 4 bölümden oluşuyor ve hangi yöne gideceğinizi en başından siz seçiyorsunuz. Diziler hakkında can sıkı olan tek şeyse oyunun fiziksel kopyasında dahi dijital olarak indirme zorunluluğu bulunması. Diziler tek başına 75GB alan kaplıyor ve kendini bir anda “Acaba bölümler YouTube’a düşmüş mü?” diye internet üzerinde arama yaparken buluyorsunuz. Adil Kullanım Kotası’nın bulunduğu ülkemizde Quantum Break’i tam olarak oynamak için bir ayınızdan tamamen vazgeçmeniz gerekiyor. Keşki oyunun kutulu versiyonlarında diziler de ayrı bir Blu-Ray üzerinde bulunsaydı da insanlara daha fazla seçenek sunulsaydı. Yine de dizileri izlemeden de oyuna devam edebilir ve bu TV şovunu tamamen atlayabilirsiniz. Eh, öyle olunca da oyundan ne kadar verim alırsınız orası muamma.
Ben oyunun Xbox One versiyonunu oynadım ve görsellik ve vaat edilen grafik açısından bir türlü tam tatmin olamadım.
Quantum Break’in asıl eksisi ise işte bu hikaye detaylarının hemen ardında yatıyor. Kendimi ne kadar zorlasam da oyunun çatışma mekaniklerini beğenemedim. Olmadı. Remedy’nin ne kadar uzun süredir Shooter dediğimiz oyun türünde ürün vermediğini hatırlayınca pek şaşırmadım ama bu kadar hantal ve çeşitlilikten yoksun bir oyun da beklemiyordum. Özel güçleriniz bu yavanlığın ölçüsünü biraz olsun düşüyor ama ileriki bölümlerde sizin yeteneklerinizi bozan düşmanlar çıkageldiğinde yine yavan bir oynanış içine düşüyorsunuz. Sadece hikaye odaklı bir oyun olsaydı bile en azından çatışma mekaniklerini daha doygun ve tatmin edici yapabilirlerdi, olmamış. Özellikle silah kontrolü o kadar hantal ki Aim Assist’i en yükseğe çekmeden düzgün nişan almakta bile zorlandım. Evet, “Oynamayı bilmiyorsan firmanın suçu ne?” dediğinizi duyar gibiyim. Hayır, gayet tüm oyunları –PC’de bile- gamepad ile oynayan biriyim. Borderlands 2’den, Destiny’e, Gears of War’dan Halo’ya kadar tonlarca shooter’ı gamepad ile oynadım, oynamaya da devam ediyorum. Aim, yani nişan alma sanki dairesel değil de aşağı/yukarı, sol/sağ şekilde işliyor. Tüm bu kötü kontrolün üzerine siper mekaniğinin aşırı eski olması da göze çarpıyor. Siper almak için ilgili objeye yakınlaşmamız gerekiyor. Yani, daha ne diyeyim? The Division çıtayı böylesine tepeye çekmişken, siper için daha hızlı ve akıcı bir sistem getirmemek Remedy’e zerre yakışmamış. Bir an kendimi 2007’ye Mass Effect’in ilk oyununa dönmüş gibi hissettim. Yeteneklerimizi kullanınca bu yavan ve kullanıcı düşmanı çatışma mekaniklerini bir ölçüde görmezden gelebiliyorsunuz. Jack düşmanları zamanda durdurabiliyor, hızlı bir şekilde mesafe kat edebiliyor hatta yine bir hareketsizlik noktası oluşturarak kendini mermilerden kısa süre için koruyabiliyor. Yeteneklerimiz her ne kadar çeşitli olmasa da var olanlarla uzunca bir süre eğlenebiliyoruz. Ama dedim ya, yeteneklerimizi kullanamadığımız her çatışma sizi bir anda 10 sene öncesine götürüyor ve inanın bu hoş değil. Grafikler de ayrı bir mevzu. Quantum Break’in görsellik açısından övebileceğim yanı kesinlikle animasyonlar. Karakterler inanılmaz insani görünüyorlar ve bu onların inandırıcılığını hayli arttırıyor. Yüz animasyonları, dudak senkronizasyonu gibi konularda Remedy dersine çok iyi çalışmış ama…Ben oyunun Xbox One versiyonunu oynadım ve görsellik ve vaat edilen grafik açısından bir türlü tam tatmin olamadım. Birincisi oyunun 720p olması aşırı bir biçimde sırıtıyor. Hadi performans artsın diye böyle bir karar verildi diyelim ama yok olmuyor. Ara ara yaşanan fps düşüşleri ve Ghosting mevcut. Işıklandırma ve gölgelendirmenin yeterince kaliteli olmaması da işin ekstrası. Tüm bunların üzerine bir metre ötedeki karakterin pütür pütür görünmesi insanı rahatsız ediyor. Hani 720p çıkış verip, AA kastık diye açıklama yapılıyor ama AA’dan eser yok. Burada bahsettiğim şeyi grafik merakı olarak almamak gerekiyor. Hayır, Qauntum Break hem oynanışı hem de görsel kalitesiyle çok eski hissettiriyor. Sonuç olarak; Her ne kadar eleştirsek de Quantum Break güzel fikirleri içinde barındıran bir yapım. Microsoft için çok önemli ve özellikle TV şovlarıyla hayli ilgi çekici. Her şeyi bir kenara bırakıp görsel yönünü kabul etsek bile çatışma mekanikleri yönünden tamamlanmamış hissiyatı (Onca seneye rağmen) veriyor. Kötü bir oyun değil, iyi bir oyun ama beklenilen Qauntum Break’in bu olduğuna dair şüphelerim var. Not: Quantum Break’in incelemesi haliyle biraz gecikti ve bu gecikme için hepinizden özür dileriz. Lakin sorunun bizden kaynaklanmadığını da belirtmek gerekiyor. Oyunun İnceleme kodları Türkiye’ye ambargo tarihinden önce gönderilse de buradaki basınla 6 Nisan’dan sonra paylaşıldı. Eh, oyun çıktıktan sonra yapılan bir incelemenin ne kadar yararlı olduğu da tartışılır. Umarım bize çok fazla kızmamışsınızdır.

Bugün 41 ziyaretçi (57 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol